Kadir Afacan
Gustave Le Bon (1841-1931), dönemin düşünce akımlarına karşı çıkan, aforoz edilmiş bir tıp doktoru, sosyolog ve antropologdur. Çağının popüler düşüncelerine karşı durarak, zamana meydan okuyan özgün bir vizyon geliştirmiştir. Le Bon, yalnızca mevcut düşünceleri derinleştirmiş ve onları nihai noktalarına taşımıştır. Böylece toplumsal ve felsefi sınırları yeniden tanımlamış ve çağını aşan bir etki bırakmıştır. Eserlerinden biri olan Kitlelerin Psikolojisi, bireysel ve kitlesel davranışların farklılıklarını ele alarak, kitleleri yönlendiren zihinsel kodların haritasını çizer. Le Bon, kitlelerin bilinçsiz eylemlerini ve bireylerin düşünce dünyalarındaki değişimi erken fark eden bir düşünürdür.
Kitle nedir?
Kitle, sadece fertlerin bir araya gelmesiyle oluşmaz; esasen bir psikolojik fenomendir. Kitle içinde bireyler, şahsiyetlerini kaybeder ve düşünceleri sabit bir etki altına girer. Duygusal ve düşünsel dünyaları da kitlelerin etkisiyle sabitlenir. Kitle, hamasetten, pasiflikten ve ilkellikten beslenir. Zekâ, kitleler üzerinde etkili olmaz; bunun yerine, hızlı eyleme geçme, kitlelerin büyük avantajıdır. Kitleler, aynı anda hem bir cani hem de kahraman olabilirler. Çünkü gerçekleri değil, inandırıcı olanı kabul ederler. Bu yüzden, kitlelerin eylemlerini çoğunlukla bilinç dışı etkiler yönlendirir ve sağduyu, menfaatlere kurban edilir.
Kitlelerin ruhu
Kitleler, hareket etmeye başladıkları anda bir ruh hâline bürünürler. Her birey, yaşam tarzı, karakteri veya zekâsı ne olursa olsun, bir araya gelindiğinde kolektif bir ruhun etkisi altına girer. Kendi başına hareket ederken gösterdiği davranışlar, topluluk içinde tamamen farklılaşır. Ahlaki kuvvetler zayıflar ve bunun yerine hoyratlık ve bilinçsizlik öne çıkar. Bir medeniyetin kuralları, disiplini ve kültürü kaybolur.
Sorumluluk taşımazlar
Kitleler, sorumluluk duygusundan yoksundur. İçgüdülerine teslim olup, sorumsuzca hareket ederler. Kitle hâlinde bir araya geldiklerinde hisler ve duygular hızla birbirine sirayet eder. Bu, medeniyetin yarattığı yaratıcı düşünceyi kaybettirir; topluluk, pasif zekâya ve menfaate odaklanır. Kişilik kaybolur ve aynı duygular farklı yerlerde de yaşanabilir. Bireysel akıl ve sorumluluk duygusu felce uğrar, yerine içgüdüsel duygular hâkim olur. Kitleye ait bir kişi artık, medeniyetin yüksek basamaklarından aşağıya iner ve genellikle suç işleme eğiliminde olur. Üstelik bunu bir kahramanlık edasıyla yapar.
Ahlaklarını kaybederler
Kitleler, düşüncesizlik, adaletsiz koruma, akıl yetersizliği ve duygusal abartı gibi içgüdüsel bir düzeyde yaşarlar. Eylemlerini düşünmeden, reflekslerle yapar ve süreklilik gösteren bir düşünceye sahip değildirler. Kitledeki birey için imkânsızlık yoktur; engeller öfkeyle aşılır. Kitle içindeki birey tarafsızlık ve gözlem yapma yeteneğini kaybeder, kolayca inanırlar ve zihindeki hayalleri gerçeğe dönüştürürler. Bu hayaller genellikle kitledeki ortak özellikleri taşır. Kitleler, hoşgörüsüz, otorite yanlısı ve muhafazakârdır. İyilik, zayıflık olarak görülür, bu yüzden kitleler zorbaları sever.
Aynı çemberde dönerler
Le Bon, insanı asil kılanın ırkı olduğunu ve kitlenin özelliklerinin de ırkların gelenekleriyle şekillendiğini belirtir. Gelenekler, geçmişin birikimlerini yansıtarak halkın davranışlarını yönlendirir. Zaman, kitleler için hem yaratıcılık hem de yok edici güçtür. Kitleleri etkileyen unsurlar arasında yanılsamalar ve kelimeler ön plandadır. Kitlelere verilen eğitim, zihinlerini pasifleştirir ve onları her zaman aynı çemberde dönmeye zorlar.
Le Bon’un Kitlelerin Psikolojisi kitabı, kitlelerin nasıl yönlendirildiğini anlamamıza yardımcı olur. Günümüzde sosyal medya ve kitle iletişim araçlarıyla kitleler daha kolay etkilenir hâle gelmiştir. Le Bon’un görüşleri, tarihsel figürler tarafından da uygulanmış ve günümüzde de geçerliliğini korumaktadır.