Zeynep Kayadelen
Çocuk ve Balıkçıl (2023, Japonya)
Orijinal adı: Kimitachi wa dô ikiru ka
Yönetmen: Hayao Miyazaki
Senaryo: Hayao Miyazaki
Oyuncular: Soma Santoki, Masaki Suda, Kô Shibasaki
Müzik: Joe Hisaishi
Süre: 123 dakika
Miyazaki’nin büyülü dünyasının kapıları geçtiğimiz sene bir kez daha açıldı. Usta sanatçının Türkçe çevirisiyle Çocuk ve Balıkçıl isimli fantastik animasyonu, Toronto Film Festivali’nin de açılış filmi oldu.
Annesini savaşın sebep olduğu bir yangında kaybeden küçük Mahito, babasıyla kırsala taşınmak zorunda kalır. Artık teyzesi üvey annesi olmuştur fakat Mahito sessiz bir inatla bunu reddetmektedir. Yeni evinde yaşlı hizmetçiler ve teyzesi Natsuko’dan başka kimseyi görmemektedir. Babası gece geç saatlere kadar çalışıyordur. Hayatının sandığı gibi monoton geçmeyeceğini ise kısa sürede anlayacaktır. Etrafta sürekli kendini izleyen tuhaf balıkçıl kuşunun bir sırrı vardır. Balıkçıl onu yakındaki terk edilmiş kuleye çekmeye çalışmaktadır. Teyzesi Natsuko ortadan kaybolunca küçük çocuk hiç düşünmez ve kuleye girer. Ve dünyamıza paralel “aşağı dünya”ya inmiş olur.
Derin mesajlar
Mahito’nun annesi de küçük bir çocukken girdiği kuleden bir sene sonra hiçbir şey hatırlamadan çıkmıştır. Zamanın farklı işlediği bu evrende annesiyle karşılaşması Mahito için ne ifade edecektir? “Söz geçirebileceği bir dünya” ile savaş ve ölümün acısıyla gölgelenmiş, “söz dinlemesi gereken bir dünya” arasında seçim yapması istenen Mahito, eski kuledeki gizemli dünyada kendini yemek isteyen şişko muhabbet kuşlarından kaçarken pek çok sırra vâkıf olacaktır. Annesinin çocukluk hâliyle arkadaş olan küçük çocuk, onunla vedalaşıp teyzesini bulabilecek midir?
Son filmi olabilir
Miyazaki’nin son filmi olduğu söylenen animasyon için en iyi yapıtıdır diyebilir miyim, bilemedim. Lakin Miyazaki’nin büyülü mü büyülü, derin mesajlarla dolu filmini lirik ve nahif dilin etkisiyle izlediğimi söyleyebilirim. Kulenin içindeki sihirli kapılar gibi sayısız kapı açıldı kalbimde. El çizimi görseller, çocukluğumdaki çizgi filmlerin tadını verdi.
Sanatçının filmlerinin -bence- en iyi yönü, şiddeti bir yöntem olarak kullanmaması. Ana karakterleri genelde uzlaşmacı ve bir o kadar da değişime açık. Tıpkı bu filmde olduğu gibi. Kötülüğe karşı iyilik kabilinden yüce erdemlerle örüyor hikâyesini Miyazaki. İnsan bilincinin ve dahi duygularının mevcut dünyaya sığmayacak boyutlarının coşkusuyla dolu olarak kalkıyorsunuz filmin başından.
Japon mitolojisinde görülen kötücül yaşlı kadın figürüne yeni bir yorum getirmiş sanatçı. Bu figürün Çocuk ve Balıkçıl‘da çok sevimli bir hâl aldığını gördüm. Grup hâlinde takılan bu tonton nineler, Mahito’nun alternatif evrendeki yolculuğunda da yanındalar.
Kendi tüyünden yapılan okla vurulabilen kuş örneğinde olduğu gibi pek çok metafor var filmin içinde. Uçarak dünyaya gelmeye hazırlanan sevimli ruhlar, dev muhabbet kuşları, gizemli taşlar benim gibi fantastik severlere güzel vakit geçirtecek nitelikte.
Kitap dolu kule
Doğum ve ölümün uzlaştırıldığı hikâye, artık iyice yaşlanan sanatçının kendine verdiği bir teselli diye düşündüm izlerken. Filmde, kitaplarla dolu kuleyi inşa ettikten sonra çok okumaktan delirip kaybolan amca, sanatçının kendini tasvir ediyor sanki. Bu karakterle Miyazaki yalnızlığını mı vurguluyor yoksa kendine bir eleştiri mi getiriyor seyirciye kalmış bir yorum. Usta sanatçı kendi annesinin uzun süren hastalığının verdiği bir hassasiyetle; ölüm, yas ve kaderi kabullenme gibi insan yolculuğunun duraklarında gezdiriyor bizi. Sanatçının kendi hayalini anlatırken bizim hayalimize yer bırakan başarılı hikâyeciliği burada da fazlasıyla mevcut. Batı dünyasının hikâye matematiğinden farklı, özgün mü özgün film seyirci için bir zenginlik. Bitirmeden önce şunu da eklemeliyim ki iyice yaşlanan Harao Miyazaki ne kadar öte bir hayal dünyasında yaşarsa yaşasın toplumsal olaylara da sessiz kalmayan bir sanatçı. Bu arada ona yakıştırılan Japonya’nın Walt Disney’i tabirinden hoşlanmamakta bence haklı. O, kendine özgü bir tarz ortaya koymuş bir yetenek.