Claude Monet’nin hayatını ve eserlerini konu alan Monet’nin Bahçesi sergisi, ziyaretçilerine büyüleyici bir deneyim sunuyor.
Günümüz teknolojisi kullanılarak ünlü ressamların tablolarının canlandırılması, Hollandalı ressam Vincent van Gogh ile dikkat toplamıştı. Son yıllarda sanat ve teknolojinin buluştuğu bir başka sergi de Monet’nin Bahçesi oldu.
İzlenimcilik akımının öncüsü olarak kabul edilen Fransız ressam Claude Monet, 1840 yılında Paris’te dünyaya geldi. Bir süre bu ilham verici şehirden uzak kalsa da daha sonra geri döndü. Paris’e yakın, küçük bir köy olan Giverny’de 1890 yılında bir ev satın aldı ve burada masalsı bir bahçe oluşturdu. “Belki de ressam olmayı çiçeklere borçluyum.” diyen Monet’nin birçok kez resmettiği Japon köprüsü, su bahçesi ve nilüferler burada bulunuyordu.
Monet’nin Bahçesi sergisinde ziyaretçileri, Giverny’deki bu evin ve Japon köprüsünün bir replikası, mor salkımlarla süslenmiş göz alıcı bahçesinin bir örneği karşılıyor. Sergide Monet’nin tablolarında kullandığı renkler teknolojik bir dokunuşla farklı bir açıdan sunuluyor. Sanatçının tabloları eşliğinde hayatının ve sanatının anlatıldığı film ise serginin ana bölümünü oluşturuyor. Ressamın duyguları, aşkları, kayıpları ve onlarca eserinin sergilendiği bu bölüm, ışığın ve müziğin gücü ile ziyaretçileri 45 dakikalık bir yolculuğa çıkarıyor. Monet’nin başyapıtlarından olan nilüfer resimleri ise bu büyüleyici deneyimin finalinde yer alıyor. 2022 yılının başlarında Berlin’de başlayan Monet’s Garden sergisi, bugüne kadar New York, Viyana, Hamburg, Frankfurt ve Stuttgart’ta sanatseverlerle buluştu. Sergi, 27 Nisan tarihine kadar Almanya’nın Köln şehrinde ziyaret edilebilir.
İLKBAHARI RENGÂRENK KARŞILA
İlkbahar gelince renklerin ve kokuların dansı başlar. İçimizdeki yaşama sevinci yeniden filizlenir. Giydiğimiz kıyafetler de bu sevincin bir dışa vurumudur.
Bu sene ilkbahar cümbüşüne rengârenk elbiseler eşlik ediyor. Seksenlerin ikonik parçası olan neon renkler 2025 ilkbahar/yaz sezonuyla yeniden yükselişe geçiyor. Bu cesur ve parklar renkler pastel tonlar ile buluşarak kıyafetlerde bir kontrast oluşturuyor.
YEŞİL MODA PODYUMDA
Moda dünyası son birkaç sezondur sürdürülebilirliği önceleyen projelere imza atıyor. Markalar, organik pamuk, vegan deri, geri dönüştürülmüş kumaşları kullanarak çevre dostu malzemelerle tasarım yapıyor. Bu durum tekstilde israfın önüne geçecek mi henüz bir şey söylemek için erken. Yine de bu akımın geçici değil modada kalıcı bir prensip hâline geleceği düşünülüyor.
ÇANTALARDA “CHARM” DÖNEMİ
Farklı temalarda üretilen takı parçalarının özellikle çantalarda kullanımı son dönemlerin trendleri arasında. Küçük oyuncaklar, minik ayakkabılar, yiyecek figürleri gibi birbirinden çeşitli aksesuarlar çantalara eğlenceli bir hava katıyor. Charmlar kişisel zevkleri gösteren bir araç olarak da kullanılıyor. Ayrıca bu zincirli aksesuarlar tüm kombini dinamik hâle getiriyor.
KORKU STEFAN ZWEIG
Bayan Irene’nin evliliğinde her şey yolunda gidiyordur. Böyle bir zamanda genç bir piyanist ile tanışır. Belki de hayatındaki bu pürüzsüz ve durgun havadan bunalmıştır. Hâl böyleyken Bayan Irene bir gün kendisini alt üst edecek bir duyguya kapılır: Korku. Zamanla bu duygu onu çepeçevre sarar; sağlıklı düşünmesine ve davranmasına mâni olur. Hissettikleri gerçekte yaşayacaklarından daha şiddetlidir aslında. Korkuyu böylesine güçlü kılan bu belirsizlik duygusu onu yiyip bitirir. Zweig okuyucuyu içine çeken kısa hikâyesinde insanı kendi korkuları hakkında düşünmeye sevk ediyor.
TAKİP ÖNERİSİ
@raindropstv
Raindrops din, hayat, bilim, fikir atölyesi, risale okumaları gibi geniş bir yelpazede uzman kişilerin güvenilir ve özgün yorumu ile manevi yaşamınıza rehberlik ediyor. Raindrops’un yayınlarını tüm sosyal medya platformlarından takip edebilirsiniz.
KIZIL, BİLGE VE ŞİŞMAN ŞEHİR: BOLOGNA
Parmesanlı makarna, iştah kabartan lazanya, yumuşacık hamuru ile tortellini, dumanı üzerinde pizza, kızarmış peynir ve birbirinden lezzetli tatlılarıyla Bologna adeta ziyaretçilerine gastronomi şovu yapıyor. İtalya’nın lezzet başkenti olan Bologna’ya bu yüzden “şişman şehir” anlamında “La Grassa” deniyor.
Dünyanın en uzun portigosu
Sarı, turuncu, kiremit rengi binalarının uyumu ile bezenmiş bir şehir Bologna. Bu kızıllık şehrin ikinci lakabını almasını sağlıyor: “La Rosa”. Avrupa’nın en iyi korunmuş orta çağ şehri olan Bologna’nın karakteristik özelliklerinden biri revaklı binaları. Portigo ismi verilen bu revaklar yazın güneşten kışın ise yağmurdan korunmak için inşa edilmiş.
3,8 kilometre ile dünyanın en uzun portigosu da burada yer alıyor. Bu yol, 12. yüzyılda inşa edilmiş Madonna di San Luca bazilikasında sona eriyor.
Venedik penceresi
Kızıl şehirde Venedik’e açılan gizli bir pencere yer alıyor. “La Piccola Venezia” adı verilen bu minik pencereden iki tarafı evlerle sıralanmış masalsı su kanalını izleyebilirsiniz.
Asinelli ve Garisenda
Bologna’nın bir başka simgesi ise kuleleri. İnşa edilen 180 kuleden yalnızca 21 tanesi günümüze gelebilmiş. Kulelerin en meşhuru Asinelli ve Garisenda kuleleri. Özellikle Asinelli kulesi zeminden dolayı her geçen gün daha çok eğiliyor. Bu hâli ile Pisa kulesinden daha fazla eğime sahip.
Piazza Magiorre meydanı
Bologna’nın ana meydanı Piazza Magiorre’de San Petronio bazilikası, Neptün çeşmesi, belediye binası ve meşhur saat kulesi yer alıyor. Saat kulesine belli bir ücret ödeyerek çıkabilir ve şehri bir de yukarıdan izleyebilirsiniz.
Fısıltı duvarları
Bologna’nın yedi sırrı var. Bu sırlar şehre bir gizem ve heyecan katıyor. Bunlardan birisini söyleyelim: Fısıltı duvarları. Kemerlerin altında fısıltı ile konuştuğunuzda akustik bir etki sayesinde tam karşı çaprazda duran kişi sizi duyabiliyor.
Avrupa’nın ilk üniversitesi
Şehre “La Dotta” yani “bilge” lakabının verilme nedeni ise Bologna’nın Avrupa’nın ilk üniversitesine sahip olması. Rönesans ve barok tarzında süslenmiş üniversite binasında dünyanın en eski anatomi amfisi yer alıyor. Bu amfi, tıp eğitiminin gelişiminde büyük bir rol oynamış ve kadavrayı eğitime dahil eden ilk üniversite olarak tarihe geçmiş. O zamandan bu yana, üniversite tıp alanındaki yenilikçi uygulamalarıyla tanınıyor.
ALPEREN ŞENGÜN
Son zamanlarda NBA’de yükselen bir isim Alperen Şengün. Yirmi iki yaşındaki yetenekli basketbolcu Giresun’da dünyaya geldi. Üç kardeşin en küçüğü olan Şengün hayatı sokakta oynayarak öğrendiğini söylüyor. Yedi yaşındayken Amerika’dan gelen bir yakını basketbol maçları organize etti, Alperen’i de takıma aldı. Küçük yaşında basketbola ilgi duyan genç sporcuya on iki yaşında Banvit’te oynama fırsatı doğdu. Bu transferle ailesinden ilk kez ayrı kaldı, memleketi Giresun’dan Bandırma’ya gitti.
On yedi yaşındayken Beşiktaş takımıyla üç yıllık bir sözleşme imzaladı. Beşiktaş’ta bir sezon oynadıktan sonra NBA seçmelerine katıldı. Bu seçimlerde ilk turda 16. sıradan Oklahoma City Thunder tarafından seçildi. Ardından Houston Rockets’e takaslandı. Üç senedir aynı takımda oynayan millî basketbolcu 2024 yılında NBA Kupasının en iyi beşine seçildi.
Şengün, şubat 2025’te NBA All-Star maçına çıkan ikinci Türk basketbolcu oldu. 2007 yılında eski milli basketbolcu Mehmet Okur’dan 18 yıl sonra All-Star maçında forma giyindi.Alperen Şengün, bu sezon 19.1 sayı, 10.4 ribaund ve 5.0 asist ortalamaları ile NBA’in en iyi oyuncuları arasında yer alıyor.
BİR SÖZ
İnsan aslında karmaşık bir varlık değil. Çoğunluğu zamanın büyük bir bölümünü yaşamak için kullanıyor. Geriye kalanı ise özgür oldukları küçük zaman diliminden öyle çok korkuyor ki, ondan kurtulmanın her türlü yolunu deniyor! İşte insanın değişmez yazgısı.
Goethe
Bir kelime: İKİRCİKLİ
İşkilli; şüpheli; kuşkucu; karar veremeyen; iki veya daha çok şeyden birini tercih edemeyen; kararsız; tercihsiz; mütereddit. “Canı sıkılan, görevi gereği de bir türlü tam uykuya geçemeyen sürücü yardımcısı ikircikli bakıyor.”
Adalet Ağaoğlu
BİR BİLGİ
İngilizce phone (telefon) ve snubbing (küçümseme) kelimelerinin birleşiminden oluşan “Phubbing” terimi, telefonla geçirilen saatleri sevdiklerimize tercih etmek anlamına geliyor. Phubbing, sağlıklı ilişkilerin azalmasına ve insanların bağlarının zayıflamasına neden oluyor.
