Durdu Ozan
İnsan, hayatı boyunca milyonlarca kelime sarf eder. Binlerce cümle kurar. Koca bir ömür sürer de geriye bir kelime bırakamaz. Adı sanı unutulur. Cismi toprağa karışır, hâk ile yeksan olur. Benim sözlerim de unutulmaya mahkûm sözlerdendi, ta ki Peygamber Efendimiz onları dinleyene kadar.
Ben, Müzeyne kabilesinden Kâ’b. Ailem, şairleriyle meşhurdur. Dedem Sülma, babam Züheyr, kardeşim Büceyr, oğullarım, torunlarım, halalarım hep şairdirler. Genç yaşta başladım şiir söylemeye. Söylemeye diyorum, çünkü bizim zamanımızda yazmak yoktu. Sözlü gelenek hâkimdi. Muallaka sahibi babam, genç yaşta şiir söylememi istemedi; ama bu alandaki yeteneğimi o da gördü daha sonra.
Müslüman Olmamız Babamın Vasiyetiydi
Babam Züheyr, akıllı adamdı. İyi bir şairdi. Hadiseleri iyi okur, hakikate değer verirdi. Sık sık Hristiyan ve Yahudi âlimlerle oturup kalkardı. Onlardan, yakın zamanda bir peygamberin geleceğini haber almıştı. Ara ara bize de bahseder, o peygambere tabi olmamız hakkında tavsiyelerde bulunurdu. Babam bir gece rüyasında gökten bir ip uzatıldığını görmüş. O ipi tutmak için elini uzattığı hâlde ipe yetişememiş. Bu rüyayı, gelecek peygambere yetişemeyeceğine yormuş. Bize vasiyeti, o peygambere inanmamızdı.
Aradan hayli zaman geçti. Beklenen peygamber geldi. Herkes akın akın ona koşuyordu. O, Mekke’den Medine’ye geçti. İnsanlar daha da büyüyen kalabalıklar hâlinde ona koştular. Biz de akıma kapıldık. Onunla görüşmek üzere Medine’ye doğru yola çıktık. Bir yere geldik. Konakladık. Kardeşim Büceyr, “Sen burada bekle, ben Medine’ye gidip o peygamberi bir göreyim. Söylediklerini dinleyeyim.” dedi. Bilmiyorum neden, öylece kalakaldım orada. Belki hazır olmayışımdı sebep. Kardeşim gitti ve Müslüman oldu. Çok kızdım ona. Nasıl olur da onun gibi akıllı bir adam, birine sorgusuz sualsiz inanırdı! Nasıl din değiştirirdi birdenbire? Çevremdekiler Müslüman olmaya devam ettiler ama ben ayak diredim. Peygamberi hicveden şiirler söyledim. Dini ve Müslümanları yerdim. Dilim hakikaten keskindi. Kelimelerim oktan daha derine saplanıyordu. Bütün gücümle saldırıyordum. Nihayet hakkımda ölüm kararı verildiğini duydum. Bulunduğum yerde öldürülecektim. Şiirlerim, ölüm emrimin sebebiydi.
İmanla Şiirin Buluşması
Kardeşim Büceyr asla benden vazgeçmedi. Diller döktü, haberler gönderdi. Mektuplar, sözler gitti geldi aramızda. Nihayet peygamberimizden bir gün Müslüman olursam affedileceğime dair söz almış. Vakit gelmişti. Nereye kadar direnecektim? Hicretin dokuzuncu yılıydı. Huzura çıktım. Şehadet’ten sonra meşhur kasidemi, yani “Bânet Sü’âd”ı okudum. Tam “Muhakkak ki Peygamber, kendisiyle aydınlanılan, Allah’ın çekilmiş yalın kılıçlarından bir kılıçtır.” beytini okuyordum ki Allah resulü çok duygulandı. Üzerindeki yemen işi bürdesini (hırka) çıkardı, omuzlarıma attı. Anlatamam size o anı. Anlatmak için ne kelimeler yeter ne de şairliğim. Ne kokuyu tarif edebilirim size ne de bürdesiyle bütünleşmiş şefkatini, yumuşaklığını… Üzerimdeki hırka değil, cennetti sanki. Dünyalar bağışlansa bana, bu kadar sevinmezdim.
Kaside-i Bürde Tercümesi
Şüphe yok ki, Peygamber, en keskin bir kılıçtır kılıçlarından Allah’ın.
Sonsuz bir kurtuluşa, nura ve hidayete alıp götüren bizi.
Ve arkadaşları O’nun, Mekke vâdisinde İslâmı kabul eden Kureyşin en ileri gelenleri… Cömertlikte ve yiğitlikte hiç birinin yok dengi.
İlk günler, göçmek gerekliydi, hemen göçtüler, zerre tereddüt etmeden.
Bırakarak yurtlarını, tüten ocaklarını, mal ve mülklerini.
Yerlerinde kalanlar çarpışamıyacak güçte olanlardı.
Onlar da müdafaasız ve silahsız, çepçevre küfürle çevrili, bugünü hazırlamış beklemişlerdi.
Evet, bunlar, başları dimdik gezen yiğit üstü yiğit,
Davuda mahsus demir gömlektir zırh diye giydikleri.
Zırhları pırıl pırıl ve upuzun. Çelikten büklümleri öyle ki,
Birbirine geçip kaynaşmış bir ayrıkotunun halkaları gibi.
Mızrakları düşmanı devirse yere, gurur nedir bilmezler,
Yenilirlerse bilmezler nedir umut kesmek, yok ya yenildikleri!
Ak soy develer gibidir gidişleri. Korunmaları da saldırış.
Vurulunca göğüslerinden vurulurlar. Onlar ürkmez, onlardan ürker dev dalgalı ölüm denizi
*Karakoç, Sezai. İslâmın Şiir Anıtlarından Çeviriler. İstanbul: Diriliş Yayınları, 5. Basım, 2000.