Tasavvuf Penceresinden Risale-i Nur

Recep Şükrü Şanverdi

Seyit Nurfethi Erkal, Risale-i Nur’u anlama ve anlatmaya emek veren bir ilim insanı. Bu sebeple Risale-i Nur ile ilgili kitapları da bir hayli kıymetli. Erkal, Gençlerle Nur Dersleri adlı kitaplarda temsilî hikâyeleri çocuklar ve gençler için uyarladı. Birinci Söz, Nur Derslerine Giriş, Alemlerin Haritası, Nur Aleminin Haritası, Birinci Lem’a ve Nur Denizinde Seyahat bunlardan bazıları. Her ne kadar bir edebiyat okuru olarak onun yeni edebî eserlerini okumayı arzu etsem de şu an meşgul olduğu alandan da gayet memnunum. İnsan öncelikle ve bizzat kendisini, kendisine faydalı olanı sever. Erkal’ın Risale-i Nur’u anlama ve anlatma gayreti her türlü takdiri hak ediyor. Bana faydalı olan, benim gibilere de faydalıdır diye düşünüyorum ve bu kitapları Risale-i Nur’dan beslenmek isteyen herkese tavsiye ediyorum.

Risale-i Nur Tasavvufla Çelişiyor Mu?

Seyid Nurfethi Erkal alıştığımız risale okuyucularından biraz farklı. Ömür boyu okumuş; felsefe, tasavvuf, edebiyat, ilahiyat… Birçok klasik eserin yayın ve çeviri sürecinde rol almış, eleştirel okumalar yapmış. Bu zengin birikim, Risale şerhlerine de yansıyor. Metinlere saygıyla ama yoğun bir tecessüs ve sorgulamayla yaklaşıyor. Bediüzzaman’ın ve talebelerinin tavsiye ettiği gibi, eserleri yine Risale-i Nur’la açıyor. Cümlelerin, sözcüklerin göndermelerine bakıyor, bir anlam yolculuğuna çıkarıyor ders arkadaşlarını. Şimdilerde yoğun bir mesaiyle çevrimiçi Risale-i Nur dersleri hazırlıyor. Bu derslerin önemli bir kısmını da YouTube kanalında dünyanın her köşesinden Risale-i Nur müştaklarıyla, irfana susamış dinleyicilerle paylaşıyor. Benim gibi ömrünü daha çok taşrada ya da dar bir çevrede az sayıda insanla geçirenler için teknolojinin bu imkânı Allah’ın bir fazlı. Şükrü vacip bir rızık. Gerçek mekânlarda dersine katılma imkânı bulamayacağımız değerli insanların sohbetlerini dinleyebileceğimiz ziyafet sofraları. Daha önce defalarca okuduğum bir metni bir de bu derslerden takip ettiğim zaman, terütaze birçok ayrıntıyla ilk kez karşılaşıyor gibi oluyorum. Kalp ve kafa ceplerimi doldurduğumu hissederek kalkıyorum bu irfan sofrasından.

Geçtiğimiz yıl bu derslerden yola çıkarak hazırladığı yeni bir kitabı yayımlandı Erkal’ın: Risale-i Nur ve Tasavvuf. Bu sefer merkeze aldığı risale, Mektubat’tan “Telvihat-ı Tis’a”. Kitabın alt başlığı da şöyle: “Bir Tasavvuf Tedkiki ve Müdafaası Olarak Telvihat-ı Tis’a Risalesi”.

Geniş Bir Cadde

Bediüzzaman, hayatının hiçbir döneminde tasavvufa mesafeli durmamıştır. Hatta Mesnevi-i Nuriye’nin önsözünde daha o dönemde yazdığı Arapça kitapçıklarla yapmaya çalıştığı şeyin kelamla tasavvuf arasında bir yol açma çabası olduğunu vurgular. Onun “açmaya çalıştım” dediği yol, bugün bizim için geniş bir cadde, bir şehrahtır ki adına Risale-i Nur Külliyatı diyoruz.

“Bin Canım Olsa Feda”

Üstadın “Telvihat-ı Tis’a”da yaptığı, Erkal’ın doğru bir tespitle vurguladığı gibi hem tasavvufun ne olduğunu incelemek hem de tarikatların ve tekkelerin kapatıldığı bir dönemde, tasavvufun hakikatini cesurca savunmaktır. Üstelik bu müdafaa, bu risaleyle sınırlı da değildir. Mahkemelerde de yeri gelince “Bin canım olsa feda olsun!” diyerek dini, dinin farklı yüzleri olarak şeriatı ve tarikatı savunmaktan geri kalmamıştır. Erkal’ın kitabında merkeze “Telvihat-ı Tis’a” risalesi konmuş olsa da elbette tasavvufu konu edinen diğer risaleler ve parçalar da doğrudan veya dolaylı olarak yer alıyor. Yazar, serinin daha önceki kitapları gibi bu kitapta da konuya bütüncül bir yaklaşım sağlamak istiyor.

Bu Kitabı Neden Okumalı?

İçeriği özetlemeye çalışmak ne benim elimden gelir ne bu yazıya sığar. Yalnız akıllara gelebilecek bir soruya cevap vererek yazıyı bitirmek istiyorum. “Peki, bu kitabı okumak bana ne kazandırır? Doğrudan risaleyi okusam yetmez mi?” Bu, kişiden kişiye cevabı değişebilecek bir soru ancak bu konuda bir tecrübemi paylaşmak istiyorum. Bir keresinde bir yazı okudum. Yazının bir yerinde yazar Risale-i Nur’da sık sık geçen, “hayalî bir vakıada gördüm ki” ifadesindeki “vakıa” sözüne dikkat çekiyor ve anlatılan hikâyelerin kurgu olmadığını ifade ediyordu. O “vakıa” kelimesiyle ilgili farkındalık o güne kadar belki onlarca kez okuduğum metinlerin zihnimdeki anlamını bir anda değiştirdi. Kafamdaki malumat yığını aniden parladı sanki. Bazen bir kelime, bir kavram, bir mesele özelinde yaşanan farkındalık, tılsımlı bir kibrit gibi genel kavrayışı etkileyebiliyor. Onun için orijinal Risale-i Nur metinlerinin yanı sıra değerli “risalehânları” okumanın da faydalı olacağı kanaatindeyim.

Haber bültenine abone olun.

En son haberler, teklifler ve özel duyurulardan haberdar olmak için.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen isminizi yazın

Bu hafta en çok okunanlar