Bursalı İsmail Hakkı’ya göre Aziz Mahmut Hüdayi, Efendimiz’in neslindendir. Hüdayi de bu hususu bir kıtasında “Canlar içinde cânân / Ma’den-i ilm u irfân
Ceddim ü pîrim sultân / Sensin Yâ Rasûlallâh” şeklinde dile getirir. Hüdayi Hazretleri Sivrihisar’da doğup büyümüştür. İlk tahsilinden sonra İstanbul’a giderek Küçük Ayasofya Medresesi’ne girmiştir. Üftade Hazretleri’ne intisabı ise 36 yaşındadır.
Üftade Hazretleri ondan öncelikle mal-mülkten vazgeçmesini, sonra memuriyetten ayrılmasını, nihayet nefsini ayaklar altına almasını istemiştir. Bütün bunları tereddütsüz kabul eden Hüdayi, irşat halkasına girip üç yıl gibi kısa bir sürede seyr-i sülûkunu tamamlamıştır. Üftade Hazretleri’nin vefatından sonra Bursa’da irşat makamına oturmuştur. Daha sonra İstanbul’a gelen Hüdayi; Fatih, Mihrimah Sultan ve Sultan Ahmet camilerinde vaizlik yapmış; Üsküdar’daki dergâhında başta fıkıh ve tasavvuf olmak üzere dersler vermiş ve çok geniş bir halk kitlesi kendisinden istifade etmiştir.
Sokaklarda ciğer satan kadı!
Üftade Hazretleri bir gün Hüdayi ’ye: “Haydi evladım, bir sırık ciğeri omzuna al da Bursa sokaklarında sat bakalım!” diye emretmiş; Hüdayi de hocasının sözünü ikiletmeden samur kürkünün üzerine bir sırık ciğeri vurmuş, çarşı-pazar dolaşmaya başlamıştır. Kulağına gelen “Kadı çıldırmış!” dedikodularına aldırmamış ve hocasının verdiği görevi noksansız tamamlamıştır.
Aziz Mahmut’un bir başka imtihanı da Üftade Dergâhı’nın tuvaletlerini temizlemek olmuştur. Bir gün mıntıkasını temizlerken terk ettiği makama yeni bir kadı atandığını duyunca içinden, “Ey Mahmut, kadılığı bıraktın da tuvaletlere hizmetkâr oldun; sen buna mı layıktın?” diye geçirmiştir. Ancak kendini derhal toparlamış ve şeyhine, nefsini ayaklar altına alacağına dair verdiği sözü hatırlayarak tövbe etmiştir.
Halktan sultanlara kadar herkesi etkiledi
Üsküdar’daki Hüdayi Dergâhı, toplumun her kesiminden insanla dolup taşardı. Aziz Mahmut Efendi Hazretleri, mahalle halkından sultanlara kadar çok geniş bir etki alanına sahipti. Sekiz padişahın dönemine şahitlik eden ve devrin önde gelenleriyle yakın ilişkiler kuran Hüdayi; III. Murad, I. Ahmed ve II. Osman gibi padişahlara mektuplar yazıp öğütler vermiştir.
Tekkesi herkes için sığınaktı
Gerek devrinde gerekse vefatından sonra hakkında yazılan eserlerde “kutbü’l-aktâb”, “sâhib-i zamân”, “mürşid-i kâmil” gibi unvanlarla anılması, Hüdayi’nin haklı şöhretini göstermesi bakımından önemlidir. Hayatını tehlikede gören pek çok devlet adamı onun dergâhına sığınarak korunmuştur. Vefatının ardından bıraktığı zengin vakfiyesi sayesinde tekkesi, imaret ve külliyesi halkın sığınağı olmaya devam etmiştir. Kanuni’nin kızı Mihrimah Sultan’ın torunu Ayşe Sultan ile evlendiği rivayet edilen Aziz Mahmut Hüdayi’nin altısı kız olmak üzere 11 çocuğu olmuş, 1628 yılının ekim ayında bu fani dünyaya gözlerini kapatmıştır.
Aziz Mahmut Hüdayi, pek çoğu bestelenmiş, ilahi tarzında sade ve hikmetli şiirler de kaleme almıştır.
Kim umar senden vefayı
Yalan dünya değil misin?
Muhammedü’l Mustafa’yı
Alan dünya değil misin?
Kastedip halkın özüne,
Toprak doldurup gözüne,
Ehl-i gafletin yüzüne,
Gülen dünya değil misin?
İşin gücün daim yalan,
Çok kişiden arta kalan,
Nice kerre boşaluban,
Dolan dünya değil misin?