Melike Eldem & Nihal Polat
Erzurum’un köylerinde ekmek tandırda pişer. O gün tüm köyü mis gibi ekmek kokusu sarar. İşte, bir güzel koku da bizim tandır evinden geliyor. Duvarları zamanla içeride yanan odundan is siyahı olmuş odada, pencereden sızan güneş ışığından başka bir ışık yok. Toprağa gömülü tandırda yanan ateş, tavana doğru yükseliyor. Bu, tandırın henüz ekmek pişirmek için hazır olmadığını gösteriyor. Ateş sakinleyince anneannem ekmek bezelerini maharetle bir bir açıp tandır rapatasına yerleştiriyor. Tandıra güzel yapışsın diye de üzerine bir miktar su serpiyor. Sonra gövdesinin yarısını tandırın içine sarkıtıp rapatayı tandırın iç duvarına vuruyor. Ekmek yapıştı. Birazdan mis gibi kızarıp çıtır çıtır çıkacak. Anneannem ekmekleri bir güzel pişirdikten sonra üst üste koyup bir beze sarıyor. Ben de bir koşu sıcak ekmeği alıp sıcak tandırın yanına oturuyorum. Bu, dünyanın en güzel ekmeği olabilir mi? Ekmeğe tereyağı ve bal sürüyorum. Artık benden mutlusu yok…
Erzurumlu Âşık Reyhani diyor ki;
Mahalleye girerken taze ekmek kokardı
Ah o lavaş ekmekler ne ekmekler vardı
Anam yastık yüzünden yapar idi rapata
Küt, düşük, kıtırige koparırdık şamata
Bu ekmeklerin adı tahmin edersiniz ki tandır ekmeği. Eminim herkesin ekmekle ilgili güzel bir anısı vardır. Ekmek bizim için bir besin kaynağından çok daha fazlasıdır çünkü. Bu yüzden ekmeği anlatmak; kültürümüzü, inanışlarımızı, şiirlerimizi, doğumlarımızı, düğünlerimizi ve hatta vedalarımızı anlatmak demektir aynı zamanda.
Ekmek, Anadolu’da da dünyada da vazgeçilmez bir yiyecek. İnsan buğdaydan un elde etmeye başladıktan sonra ekmeği yavaş yavaş keşfetmiş ve ekmek sofraların bir numaralı besin kaynağı haline gelmiş. Ekmeği bazılarımız öyle çok seviyor ki makarna, pilav, mantı ile bile yiyebiliyor. Kimimiz buna şaşırsa da ekmeğin bizde vazgeçilmez bir yeri olduğu aşikâr.
Peki, undan hamur yapıp ekmek pişirmeyi ilk kim akıl etti? Dünyada kaç çeşit etmek var? Dünyaca ünlü ekmek çeşitleri neler? Ne kadar ekmek tüketmeli? Çocuklarda ekmek tüketimi nasıl olmalı? Ve en önemlisi; ekmek israfını nasıl önleriz? Gelin hep beraber ekmeği tarihteki yolculuğuna bir göz atalım…
Sofraların sultanını ilk kim keşfetti?
Ekmek; buğday, çavdar, arpa, yulaf gibi tahıllardan elde ediliyor. Bunların en yaygın kullanılanı ise buğday. İnsanlar yerleşik hayata geçince tarımla uğraşmaya başladı. Buğday, yulaf, çavdar gibi tahıllar ekip biçti. Özellikle bu tahılları tercih ediyorlardı çünkü uzun süre bozulmadan kalabiliyordu. İlk zamanlarda buğdayı öğütmeden kullanıyorlardı. Daha sonra un haline getirmeyi başardılar.
Tarihte ekmek yapmayı ilk öğrenenlerin ise Mısırlılar, Uzak Doğulular ve Yahudiler olduğu tahmin ediliyor. Çeşitli kaynaklarda eski Mısırlıların mayayı tesadüfen bulduğu düşünülüyor. Hamura maya kattıklarında ortaya çıkan ekmeğin daha yumuşak ve kabarık olduğunu fark eden Mısırlılar için zamanla ekmek oldukça kıymetli bir besin kaynağı haline geliyor. Öyle ki sarayların simgesi olmuş ve para yerine kullanılmış. Ayrıca ekmek, hediye olarak da veriliyormuş.
Fırıncılık sanatını Mısırlılardan ve Yahudilerden öğrenen Yunanlılar da ekmek yapmışlar. Romalılar durur mu, onlar da ekmek yapmayı Yunanlardan öğrenerek bu kervana katılmış. Böylece mayalı ekmek dünyanın dört bir yanına yavaş yavaş yayılmış.
Şimdi diyeceksiniz ki Türkler ne yapıyormuş o sırada? Hemen merakınızı gidereyim. Malumunuz Türkler normalde göçebe bir milletti. Daha sonra bu göçebe hayatı bitirip yerleşik hayata geçince tarıma dayalı bir yaşam tarzı belirlediler. Buğdaydan elde ettikleri unu, su ve tuzla karıştırıp ekmek yaptılar. Ama bu ekmek tek bir çeşit ekmek değildi. Türkler o dönem sac üzerinde ya da közde ekmek pişiriyordu.
Bilinen en eski yazılı kaynak olan Göktürk Yazıtları’nda ekmeğin adı ve özellikleri belirtiliyor. Yazıtlarda ayrıca yufkadan da bahsediliyor. Bilinen ilk Türkçe sözlük olan Divan-ı Lügat-it Türk’te ise ekmek kelimesi ‘epmek’, ‘etmek’, ‘ötmek’ şeklinde geçiyor.
Osmanlı döneminde ekmeğin yeri ve fırıncılar
Ekmeğin adeta şaha kalktığı dönem ise artık fırınların kullanıldığı dönem oluyor. Çünkü hem ekşi mayanın hem de fırının etkisi ile ekmek daha büyük ve lezzetli hale geliyor.
Ekmeğin kıymetini ve toplumdaki yerini bilen devletler de elbette bu işe el koymuş, fırıncıları sıkı denetimlere tabi tutmuşlar. Çünkü kendi iktidarlarının korunması ve halkın isyan çıkarmaması için ekmeğin üretimini disiplinli bir şekilde yürütmek çok önemliydi.
Öyle ki Osmanlı döneminde herkes ekmek pişirip satamıyordu. Öncelikle diğer esnaflarda olduğu gibi fırıncıların da ekmek üzerine eğitim alması şarttı. Her fırıncı her türden unlu mamulü de çıkaramıyordu. Örneğin börek yapma izni olmayan bir fırıncı börek yapamazdı. Kaynaklarda devletin, fırınları sık sık denetimden geçirdiği, buğdayın temin edilmesinden öğütülmesine ve fırınlara dağıtılmasına kadar tüm faaliyetleri kontrol ettiği, padişahların da ara ara tebdil-i kıyafet ile fırıncıları ziyaret ettiği belirtiliyor.
Adı ekmekle anılan veli: Somuncu Baba
Osmanlı’da fırıncılık mesleğini çok farklı bir noktaya taşıyan Allah dostu Şeyh Hamidi Veli hazretlerini nam-ı diğerle Somuncu Baba’yı anmadan geçmek olmaz. 14. yüzyılda padişah Yıldırım Bayezid döneminde yaşayan Şeyh Hamidi Veli, Bursa’daki ekmek fırınında somun pişirerek çarşıları dolaşır ve ‘Mü’minler, somunlar!’ diyerek ekmek dağıtırmış. Onun bu özelliğinden dolayı halk ona ‘Somuncu Baba’ demiş. Somuncu Baba, Bursa Ulu Camii’nin inşasında da işçilere ve halka ekmek dağıtmış. Ulu Camii inşa edildikten sonra Emir Sultan’ın padişaha, “Burada benden daha veli bir zat var. Hutbeyi o yapsın.” demesi ile kürsüye çıkıp Fatiha tefsirini yapan Somuncu Baba, daha sonra herkes tarafından fark edildiği için, “Sırrımız ifşa oldu.” diyerek Bursa’yı terk etmiş. Ama arkasında bıraktığı insanlar onu her zaman hayırla yad etmişler. Öyle ki, çarşı esnafı sabahları önce onun ekmek dağıttığı yerde dua eder sonra işbaşı yaparmış.
Türk kültüründe ve inanışında ekmeğin yeri
Rivayet odur ki, vaktiyle çok zengin bir adam varmış. Fakir olup olamayacağını merak etmiş ve bunu bir başkasına sormuş. O da demiş ki, “Çocuğunun eline ekmek ver.” Adam da öyle yapmış ama çocuğuna önlük bağlamayı da ihmal etmemiş. Bu önlük sayesinde ekmeğin ufakları yere düşmemiş, zengin adam da fakir olmamış hatta daha da zenginleşmiş. Kendisine bu fikri verene gidip durumu anlatmış. Adam da ona, “Çocuğun önüne önlük bağlamasaydın bak o zaman nasıl fakir oluyordun.” demiş.
Ekmeğin bizim kültürümüzde ne kadar kutsal bir yeri olduğunu Anadolu’da anlatılan bu tarz hikayelerde net bir şeklide görmek mümkün. Toplumda kullandığımız atasözleri, deyimler ve halk ifadelerinde ekmekle ilgili onlarca hatta yüzlerce örnek var. Örneğin ‘onun gibisi yok, çok iyidir’ anlamında bir deyim kullanmak istiyorsak hemen ekmeği devreye sokar ve “Dalda bir yaprak, teknede bir ekmek” veya bir şeyi zorluk çekmeden elde edersek, “Soğuk tandırdan sıcak ekmek.” denir.
Geçinme parası bizim için ‘ekmek parası’dır. Birinin işi varsa “Ekmeği var da rahat.” denir. Herkes, “Bir lokma ekmek” için çalışır. Bir iş bulmanın zorluğunu ifade etmek için, “Ekmek aslanın ağzında” deyimini kullanırız. İstemeden bir insanın işine yarayacak bir şey yapmak, “Ekmeğine yağ sürmek” deyimi, hiçbir masrafı olmayan bir şey ise “Ekmek istemez, su istemez” deyimiyle anlatılır.
Ekmek, Türk kültüründe bereketi ve rızkı simgeler. Bu bakımdan kutsal ve değerlidir. Ekmeğe saygı duyulur. Yere düşünce öpüp alnımıza koyar sonra onu yüksek bir yere kaldırırız. Dökülen ekmek kırıntılarına basmaz, hemen toplarız. Anadolu’da insanlar yeminler ederken “Ekmek, Kur’an çarpsın!” derler. Bu, ekmeğin bizdeki kutsallığını ifade eden en belirgin örnektir diyebiliriz.
“Ey Aişe! Kerim olana ikram et!”
Peygamber Efendimiz’in hayatında da ekmeğin kutsallığı ile ilgi örnekler görebiliriz. Kütüb-ü Sitte’de geçen bir hadiste ekmekle ilgili şöyle bir rivayet vardır: “Hz. Aişe (ra) anlatıyor: Resulullah (sa) odama girmişlerdi. Atılmış bir ekmek parçası gördüler. Hemen onu alıp silerek yediler ve: ‘Ey Aişe! Kerim olana ikram et! (Yani kıymetli olan ekmeğe hürmet et!) Zira şu ekmek, bir kavme nefret edip kaçmışsa bir daha dönmemiştir.’ buyurdular.” Bu hadisten anlaşılacağı üzere ekmeğe saygı gösterme dinimizde de önemli bir yer tutar.
Ekmeğe dair inanışlar ve ritüeller
“Ararsan var kalbin ara/ Eller sana ne der göre/ Tuz ekmek yediğin yere/ Hıyanetlik etmek olmaz.” der Karacaoğlan. Elbette ekmeği şiirlerinde kullanan tek isim Karacaoğlan değil. Yunus Emre, Âşık Reyhani gibi usta şairler de ekmeğe şiirlerinde yer vermişler. Ekmek üzerine maniler yazılmış, şarkılar söylenmiş. Bu kadar kıymet verilen bir besin elbette kültürümüzdeki ritüellerde de yerini almış.
Yazıyı buraya kadar okuyanlar Edip Cansever’in masa şiirine bir gönderme yaparak ‘ekmek de ekmekmiş ha!’ diyebilir ama durun daha bitmedi. Ekmek, kültürümüzün o kadar içindedir ki doğumlarda, düğünlerde, kutlamalarda ve geleceğe dair hayallerde onu bir şekilde programın akışına dahil etmişiz.
Örneğin yeni doğan çocuğun sokağa ilk çıkarılışında kundağı arasına kısmeti, rızkı bol olsun diye ekmek konur. Bu ekmek, yolda ilk kimle karşılaşılırsa ona verilir.
Türkmenistan’da bir geleneğe göre anne bebeğini emzirirken tandır ekmeğine tereyağı sürer ve onu ısırır, daha sonra bu yağlı ekmeği bir çocuk kapıp kaçar. Ardından 40 çocuk ekmeği bölüşüp yerler. Böylece annenin sütünün bol, çocuğun rızıklı olacağına, diğer çocuklar gibi onun da koşup oynayabileceğine inanılır.
Doğumlarda olduğu gibi evliliklerde de ekmekle ilgili adetler var. Mesela Doğu Anadolu’da ekmeğin kenarını yiyen kızların uzağa gelin gideceği inanışı vardır.
Hıdırellez zamanı genç kızlar tuzlu bir ekmek hazırlayıp yerler. Su içmeden ve kimseyle konuşmadan yatılırsa rüyalarında evleneceği kişiyi göreceklerine inanılır.
Hıdırellez’de yapılan bir başka ritüel de ekmek mayalamadır. Ekmeğin bereket ve kısmetin sembolü sebebiyle Hıdırellez gecesi iki tane ekmek mayalanır, kenara konur. Birine varlık diğerine yokluk denir. Sabah niyet tutulan hamur kabarırsa o yılın ‘var yılı’, eğer kabarmazsa, ‘yok yılı’ olacağına inanılır. Yine Hıdırellez günü evin bereketinin azalmaması, gelecek yıla kadar devam etmesi için ekmek, hamur, un gibi bereketin sembolü yiyecekler kimseye verilmez.
İç Anadolu’da eskiden eğer biri hasta ise, hastanın şifalanmasına niyet edilerek fakirlere tuz, soğan ve ekmek verilirdi. Örneklerden de anlaşıldığı gibi ekmek kimisi için kısmet açıcı, kimisi için şifa aracı, kimisi için de küsleri barıştırıcı rolüyle Anadolu’nun hep gözde besini oldu.
Ekmek, Türk kültüründe olduğu kadar dünya kültüründe de önemli bir yere sahip. Dünya üzerindeki ülkelerin de kendilerine has birbirinden çeşitli ekmekleri var.
Dünyada Ekmek çeşitleri
Focacia / İtalya: Zeytinyağı, biberiye ve adaçayı gibi çeşitli otlar, güneşte kurutulmuş domates ve zeytin ile pişirilen mayalı bir pidedir.
Ciabatta / İtalya: İtalya’nın Venato şehrine özgü bu ekmek uzun geniş ve yassı bir formdadır. Türkçede ‘terlik’ anlamına gelir. Ciabatta terliğe benzediği için bu ismi almış. Dışında altın renkte kabuğu ve iç kısımda büyük gözenekleri vardır.
Baget / Fransa: Tipik olarak 65 cm uzunluğunda ve 250 gram ağırlığında uzun, ince ve gevrek bir ekmektir.
Challah / İsrail: Leziz kabarık örgülü ekmek. Genellikle hafta sonları akşam ve öğle yemeklerinde Şabat sofrasında yenir.
Bagel / ABD: İlk kez Polonya’da ortaya çıktığı varsayılan, mayalı hamurdan yapılmış kalın ve halka şeklinde bir ekmek çeşididir. Fırınlanmadan önce suda haşlanarak ön pişirme yapılır.
Tortilla / Meksika: Azteklere kadar uzanan, buğday veya mısır unu ile yapılan mayasız gözleme.
Naan / Hindistan: Geleneksel olarak tandır fırınında pişirilen mayalı bir gözlemedir.
Mantou / Çin: Buğday unu, su ve maya ile yapılan buğulanmış çörek, genellikle kuzey Çin’de pirinç yerine yenir.
Brezel / Almanya: Kıvrık şekillendirilmiş hamurdan yapılan, üzeri tuzlanmış bir fırında ekmek çeşididir.
Nan / Özbekistan: Yapılışında süt ve tereyağı kullanılan, özel yapılmış kil tandırlarda pişirilen ekmek.
Lavaş / Türkiye, Orta Asya: Önce UNESCO tarafından 2014 yılında Ermenistan’ın geleneksel yiyeceği olarak ‘Dünya Somut Olmayan Kültürel Mirası Listesi’ne alınan lavaş, 2016’da da listeye Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve İran’ın başvurusu ile “İnce Ekmek Yapma ve Paylaşma Kültürü: Lavaş, Katırma, Jupka, Yufka” dosyası ile dahil oldu. Su, un ve tuzla yapılan ve sacda odun ateşinde pişirilen lavaş birçok kültürde yaygın.
Anpan / Japonya: Genellikle kırmızı fasulye ezmesi ile doldurulmuş tatlı bir çörek.
Kır Evi Somunu / İngiltere: Büyük bir somun ekmeğin üzerine bir küçük yuvarlak somun yerleştirilerek pişirilen ekmek. İstifleme tekniğinin geçmiş zamanlarda küçük fırınlarda yer kazanmak için bir taktik olduğu düşünülüyor.
Appam / Sri Lanka: Hem tatlı hem de tuzlu olarak servis edilebilen kase şeklinde bir gözlemedir.
Somun / Türkiye: Francala olarak da bilinen somun ekmeği Türkiye’de en yaygın tüketilen ekmektir. Altı düz, üstü kabarık olan ekmeğin yapımında beyaz un ve maya kullanılır.
Ekmeksiz asla diyenlere
Tarih boyunca sofralarının vazgeçilmezi olan ekmek, insana enerji sağlayan bir besin. Genellikler içerdiği yüksek karbonhidrat değeri nedeniyle yemeklerinin yanında tokluk hissi vermesi için tercih ediliyor. Her yararlı besinde olduğu gibi, ekmeğin de zararı ‘aşırı tüketimi’dir. Ekmeğin aşırı tüketilmesi obezite, yağlanma ve bunların sonuçlarına bağlı olarak kolesterol, kalp ve tansiyon hastalıklarına neden olabilir.
Ekmeğin faydaları
Ekmek içerdiği karbonhidrat yanında protein, lif, kalsiyum, fosfor ve B1, B6 vitaminleri yönünden de zengin bir gıda. Bu açıdan doğal ekmek, zihinsel ve fiziksel sağlığın korunmasına katkı sağlar. Ayrıca lif alımıyla mide ve bağırsak sağlığının iyileşmesini ve kabızlığın önlenmesini destekler.
Hangi tür ekmeği tüketelim?
Ekmek seçerken öncelikli olarak besin değeri yüksek olan tam tahıllı buğdaylardan yapılmış ekmekleri tercih etmek sağlık açısından önemli. Tam buğday unu üretilirken; içeriğindeki kepek, rüşeym ve protein gibi yüksek besin değerlerini korumaya devam eder. Bu sebeple lif, mineral ve vitamin bakımından oldukça zengindir.
Tam buğday ekmeği sindirimi kolaylaştıran zengin lif içeriği sayesinde kabızlığı önler ve metabolizmanın daha düzenli çalışmasına yardımcı olur. Uzun süre tok kalmayı sağlar. Beyaz ekmekten daha zengin olan tam buğday ekmeği; B1, B2, B3 ve B9 (folik asit) vitaminleri, E vitamini, magnezyum, demir, selenyum, potasyum, fitokimyasallar ve antioksidanlar içerir. Bu da bağışıklık sisteminizi güçlendirir.
Ekmek tüketirken nelere dikkat etmeli?
- Kimyasallarla beyazlatılmış ekmek yerine doğal ekmekler tercih edilmeli
- Günlük ekmek tüketimi kişinin fiziksel aktivitesine, yaşına, cinsiyetine ve sağlık durumuna bağlı olsa da günlük tüketim 5-6 dilimi geçmemeli
- Dilimleri ince kesmek ve mümkünse tartmalı: 1 dilim ekmek yaklaşık 25 gram olmalı
- Marketlerde satılan ekmekler yerine ekşi mayalı ev yapımı ekmekleri tercih etmeli
Ekşi mayalı ekmek
Koronavirüs pandemisi döneminde evde geçirilen günlerin en popüler aktivitelerinden biri de ekşi mayalı ekmek yapımıydı. Doğal yollarla evde üretilen ekşi maya ile yapılan ekmeklerin besin içeriği de lezzeti kadar iyi oluyor.
- Ekşi maya, genellikle daha düşük glisemik indekse (kan şekerini yükseltme hızı) sahip olduğu için, diğer ekmeklere göre, kan şekerini hızlı yükseltmeyerek açlık hissini önler.
- Küf gelişimini engelleyen asetik asit, ekşi mayalı ekmek yapımında kendiliğinden üretilir. Yani, maya, doğal olarak kendini korur. Bu sayede koruyucu katkı maddesi içermeyen uzun ömürlü ekmek üretilir.
- Ekşi mayalı ekmek probiyotik etkisi ile bağırsak problemlerini gidererek zayıflamaya, sindirim sistemi (gastirit, reflü, ülser) problemlerinin giderilmesine yardımcıdır.
Kızarmış ekmek zayıflatır mı?
Taze ekmek ve kızartılmış ekmek arasında sadece lezzette değil besin içeriği açısından da farklar var. Kızartma işlemi ekmeğin kalorisinde ve glüten miktarında bir değişikliğe yol açmaz, fakat glisemik indeksini düşürür. Daha düşük glisemik indeksli bir karbonhidrat daha yavaş parçalandığı için glikozun kan dolaşımına daha yavaş ve dengeli bir şekilde salınmasını sağlar. Aynı zamanda sert dokusuyla doygunluk hissi verir. Kızarmış ekmeği daha sağlıklı yapan şey de budur. Ekmek yanığa yakın kızartılınca akrilamid adı verilen bir kimyasal ortaya çıkar. Bu nedenle ısıtma derecesine dikkat etmekte fayda var.
Ekmekte katkı maddelerine dikkat!
Fırınlarda veya marketlerde satılan ekmeklerin içerisinde birçok katkı maddesi kullanılabiliyor. Bu katkı maddeleri hem sağlığı tehdit ediyor hem de dinen uygun olmayabiliyor. Bu tür ekmeklerde özellikle dikkat edilmesi gereken içerikler; unlarda elastikiyet kazandırmak için kullanılan insan ve hayvan kılından elde edilen L-sistein, homojen yapıyı sağlayan ve nem tutmasını kolaylaştıran bitkisel veya hayvansal kaynaklardan elde edilen emülgatörler, hayvansal yağlar ve alkoldür.
Çocuklarda ekmek tüketimi
- Karbonhidrat içeriği ile beyin çalışmasına destek olan ekmek, çocukların kahvaltısında yer almalı.
- B vitaminleri açısından önemli kaynak olsa da günlük ekmek tüketimi sınırlandırılmalı.
- Fazla enerji alımını engellemek için, okulda beslenme öğünü için sandviçler ve hamur işleri yerine sebze ve meyveler tercih edilmeli.
- Ek gıdaya geçiş sürecinde olan bebeklere ekmeği yemeğin suyuna batırarak yedirmek, besin öğeleri dışında daha çok yağ tüketimine yol açar. Bebeğe yemeğin suyu yerine, yaşına uygun olarak taneli kısımlarından vermek daha faydalıdır.
Çağın büyük sorunu: Ekmek israfı!
Dünyada en çok israf edilen gıdaların başında ekmeğin olduğunu biliyor muydunuz? Araştırmalara göre Türkiye’de her gün yaklaşık 5 ton ekmek israf ediliyor. Bu israfı önlemek için herkese görev düşüyor. Öncelikle üreticilerin üretim ve pazarlama taktiklerinde doğru hesaplamalar yaparak üretim israfını engellemesi büyük önem taşıyor. Zira üretim zincirinde yenilebilir enerji ve buğday kullanımı oldukça değerli. Üretildikten sonra satışa sunulan ekmekleri satın alma aşamasında gerek ev halkı gerek işletmelerin gereksinimlerini iyi belirleyip ihtiyaç miktarınca ekmek satın almaları tavsiye ediliyor.
Bayat ekmeği değerlendirmek için püf noktalar;
- Bayat ekmeklerin üzerine su serpip fırında 10 dakika kadar ısıtarak yeniden taze hale getirebilirsiniz.
- Ekmek dilimlerinin her iki tarafına tereyağı veya zeytinyağı sürüp küçük kareler halinde keserek 175°C’de 15 dakika pişirin. Soğuyan krutonları hava geçirmez bir kapta saklayarak salata ve çorbalarınızda kullanabilirsiniz.
- Parça ekmekleri sertleşene kadar fırında kızartın, ardından bir mutfak robotunda un haline getirin. Ev yapımı galeta ununuz hazır!
- İsraf olmasın diye ekmeği zorla tüketmek kilo almanıza sebep olabilir. Ekmekleri daha sonra kullanmak için tazeyken buzluğa koyabilirsiniz.
Toskana Panzanella tarifi
Toskana Panzanella salatası bayat ekmekleri lezzet şölenine dönüştürecek, yaz akşamlarına çok yakışacak bir tarif. İtalya’ya ait olan bu lezzetli salata ile taze sebzelerin tadına varırken, Akdeniz mutfağından gelen bu tarif sayesinde bayat ekmekleri de değerlendirmiş olacaksınız. Bir şeyi açıklığa kavuşturalım: Panzanella, ekmekli bir domates salatası değildir; sebzelerle tatlandırılmış bir ekmek salatasıdır.
Malzemeler: Bayat ekmek, domates, kırmızı soğan, fesleğen, balsamik sirke, zeytinyağı, tuz… Arzu edenler damak zevkine göre peynir çeşitleri, zeytin, renkli biberler veya her türlü sebze ile salatanızın lezzetine lezzet katabilirsiniz.
Hazırlanışı:
- Bayat ekmekleri bir kâse soğuk suya batırıp suyu emene kadar bekletin. Sonra sıkıp başka bir kâseye doğrayın
- Domatesleri, kırmızı soğanı ve fesleğeni doğrayıp ayrı bir kâseye koyun
- Salatanın sosunu hazırlama aşamasında lezzeti arttırmak için bir püf noktası var. Doğradığınız domatesleri birkaç dakika tuzlayarak bekletin. Biriken suyu zeytinyağı ve sirke ile karıştırarak sosu oluşturabilirsiniz
- Daha sonra ekmekle sebzeleri aynı kâsede buluşturup soslayarak harmanlayın. Afiyet olsun!