Ebeveyn olmak çok özel; ama bir o kadar da hassasiyet gerektiren, karmaşık ve zorlu bir süreç. Bireylerin sergilediği yanlış davranışlar, evlatlarını bütünüyle etkileyip ilerleyen zamanlarda telafisi zor kişilik problemlerine sebep olabiliyor.
Anne babaların yanlış tutumlarından birisi de baskıcı, sert ve otoriter olma eğilimi. Bu tutumu sergileyen ebeveynler, çoğu zaman yanlış yaptıklarının farkında bile olmadan, “çocuklarına disiplin kazandırma” ve “başka yol bulamama” mazeretlerinin arkasına sığınabiliyor. Fakat bu gerekçeler çocukların, özellikle de ergenlik dönemindeki gençlerin, bu durumdan oldukça olumsuz etkilendiği gerçeğini değiştirmiyor. Küçük yaşlardan itibaren baskıcı bir ortamda yetişen, bütün davranışları kontrol altında tutulup sürekli engellenen, sert muameleye maruz kalan bu çocuklar, ergenlik dönemlerinde ciddi sağlık sorunları yaşıyor. Bu türlü ailelerde yetişen bireyler, çocukluk döneminden çıkıp yetişkin olmaya adım atacakları sırada, kendilerini ya “çok çekingen” ya da “ifade kabiliyeti düşük” kimseler olarak buluyorlar. Ya da tam tersi! Hayat serüvenlerinin başında kendilerine biçilen bu “edilgen” rol, ilerleyen yıllarda agresif tutumlar sergileyen, sinirli, öfke saçan, asosyal tiplerin ortaya çıkmasıyla neticelenebiliyor.
Neresinden bakarsak bakalım, sonuç pek de iç açıcı değil anlayacağınız. Üstelik, söz konusu atmosferlerde yetişen çocuklar, ergenlik döneminde bütün bütün ebeveynlerinden ve dahası evlerinden uzaklaşmayı da tercih edebiliyor. Zaruri durumlar dışında, mümkün mertebe, ebeveynleri ile iletişime girmeyebiliyorlar.
Başlangıçta anne babalarına güven(e)meyen ve onları kendine bir destekçi olarak gör(e)meyen bu ergenler, çoğunlukla, hayatları boyunca devam eden bir özgüven problemi yaşıyorlar.
Baskının Sonu
İşin aslı, disiplini bu şekilde elde etmeye çalışan ebeveynler, büyük bir yanılgı içindedirler. Çünkü bu ebeveynlerin çocukları “doğru”yu sadece hissettikleri korkudan dolayı “kısa bir süre için” benimserler; fakat kendilerine sunulan doğrular(!) içselleştirilemediği için gerçek anlamda disipline edilmiş sayılmazlar. Meselenin asıl üzücü yanı ise bu çocukların ebeveynlerini modelleme ihtimallerinin oldukça yüksek olmasıdır. Büyük olasılıkla baskıcı ortamlarda büyüyüp gelişen bu çocuklar, kendi kuracakları yuvanın temellerini de anne babalarınınki gibi atma eğilimi sergileyeceklerdir. Bunlar ve benzeri pek çok nedenle, çocuklarına karşı baskıcı bir tutum içinde olan ve onlara disiplin kazandırmak için sert davranan anne babaların hatalarını fark etmeleri ve bir an önce tutumlarını değiştirmeleri hayati önem arzetmektedir.
Bu aşamada çocuklarına doğru adım atmaya yeltenen aile büyüklerinin karşılarına, “şimdiden sonra değişirsem çocuğum şımarır” yanılgısı çıkabilmektedir. Hâlbuki bu, içi boş bir vehimden ibarettir. Ebeveynden istenen, disiplini bütün bütün bırakması değil; baskı ile kurmaya çalıştığı otoriteyi, doğru ve demokratik tutumlarla ve sevdirerek sağlamaya çalışmasıdır. İpleri tamamen elden bırakılması ve ev düzeninin yerle yeksan edilmesi değil!
Uzun lafın kısası, sıkı yönetime ya da daha yumuşak bir söylemle, baskıcı olmaya meyilli anne babaların fiziksel, psikolojik, ekonomik, sözlü her türlü şiddete son vermeleri, hemen her konularda aile bireylerinin hepsinin fikrini alıp değer vermeleri, kısacası hangi yaşta olursa olsun çocuklarını bir birey olarak kabul edip o şekilde yaklaşmaları gerekmektedir. Bu, hem aile hem de toplum hem de gelecek nesillerin sağlığı açısından oldukça yararlıdır.
Baskıcı Evlerin Sekiz Özelliği
- Bu türlü ebeveynlerin bulunduğu evlerde, söz hakkı dahil, yetkilerin çoğunluğu anne babada toplanır. Konu çocuğu/ergeni ilgilendirse hatta tamamen onunla ilgili olsa bile ona söz hakkı verilmez; konuyla ilgili fikrini açıkça ve rahatlıkla dile getirmesine fırsat tanınmaz.
- Sözel, hatta fiziksel şiddet de dahil olmak üzere, cezanın pek çok çeşidi bu evlerde disiplin aracı olarak kullanılabilir.
- Ergenin eve giriş çıkış saatleri, giyim kuşamı, ilgileneceği mevzular, temas kuracağı arkadaşlar gibi pek çok konu, ebeveynin kontrolü altındadır.
- Bireye saygı anlayışı yoktur. Evin genel havası, genellikle, gergindir. Çocuklarla ebeveynler arasındaki duygusal ve sosyal bağlar zayıftır.
- Anne babalar, çocuklarıyla etkili ve nitelikli bir şekilde iletişim kurmaz. Çocuklar da onlarla iletişime geçmekten çekinirler.
- Cümleler genellikle emir kipiyle çekimlenir ve tek yönlüdür. Yani evde ya güçlü olan konuşuyordur ya da yaşça büyük olan.
- Sevgi “görünmez” bir hâl alır. Zira gösterilen sevginin “gücü” zayıflatacağına olan inanç tamdır.
- Bu evlerin “hakimleri”, sevgilerini göstermeyi bilmezler. Çünkü büyük ihtimalle kendileri de baskıcı ve otoriter bir ev ortamında büyümüşlerdir.