Durdu Ozan
Saîd b. Zeyd, hayattayken cennetle müjdelenen sahabelerdendi. 19-20 yaşlarında bir gençti. İslâmiyet’i kabul ettiğinde Peygamber Efendimizin yarı yaşındaydı; ama çoktan İslamiyet’e hazırdı. Çünkü doğup büyüdüğü aile, Hanîf dinine mensuptu. Babası Zeyd ve annesi, cahiliye adetlerinden hiç hazzetmiyor ve bunu her fırsatta dile getiriyorlardı. Hazreti İbrahim’in getirdiği bir Allah inancı vardı. Tertemiz bir din… Allah vardı ve birdi. Akıllı adamdı Zeyd; kendi kendine araştırarak tevhit dinini bulmuştu. Şam’a gitmiş, orada bir Yahudi âlimle karşılaşmış ve dinine hayran olmuştu. Âlim, “Bizim dinimize girersen sen de gazaba uğrarsın.” dedikten sonra “Yahudi ve Hristiyan olmayan ve yalnız Allah’a ibadet eden İbrahim’in dini Hanîfiyet’i bulursan ona tabi ol.” diye yol göstermişti. Aynı sözleri Hristiyan âlimden de işitince, “Şahit ol Allah’ım! Ben İbrahim’in getirdiği dine inanıyorum.” dedi. Hak dinin memleketinde zuhur edeceği ümidiyle Mekke’de yaşadı.
Peygamberimiz’le Zeyd’in güzel bir ilişkisi vardı; “bir”leri çoktu. Bir gün aynı yemeğe davet edildiler. Efendimiz, davette verilen yemeği tatmadı. Bunun üzerine Zeyd de yemedi ve şöyle dedi: “Putların adına kesilen hayvanların etinden yemem. Ancak Allah’ın ismi ile kesilenlerden yerim. Koyunu yaratan, içeceği suyu semadan indiren, yiyeceği otu yerden bitiren Allah! Ancak siz, bu hayvanları başka ilahlar adına kesiyorsunuz.”
Bu sözler, Allah’a ortak koşan müşrikler için yenilir yutulur cinsten değildi. Hırslandılar, kızdılar, işkence ettiler Zeyd’e. İşi, onu Mekke’den çıkarmaya kadar götürdüler. Ancak geceleri girebiliyordu şehre. Hayatı boyunca inandığı değerler için mücadele veren Zeyd, Efendimiz’e peygamberlik gelmeden vefat etti. Kendisine Zeyd’in durumu sorulduğunda şöyle cevapladı: “Zeyd, kıyamet gününde tek bir ümmet olarak diriltilecek. O, cahiliyede bile ibadet ediyordu. Hazreti İbrahim’e ve dinine inanıyordu ve Allah’ın birliğine iman ediyordu.” Oğlunun ve yeğeni Hazreti Ömer’in “Zeyd’e dua edebilir miyiz?” sorusunu da olumlu yanıtlamıştı. İşte böyle bir babanın evladıydı Saîd b. Zeyd.
Hz. Ömer’in Akrabasıydı
Peygamberimizle aynı soydan gelen Saîd b. Zeyd, Hazreti Ömer’in amcasının oğluydu. Aynı zamanda, Hazreti Ömer’in kız kardeşi Fatıma ile evliydi. Bu çift, hiç tereddüt etmeden Müslüman olan ilk insanlardandı. Rivayetlere göre on iki ya da on üç kişilerdi. Müslümanlıklarını gizlemek zorundaydılar. Kaderin bir cilvesi, Peygamber Efendimizi öldürmek üzere yola çıkan Ömer’in yolu, kız kardeşinin evine düşmüştü. Büyük bir öfkeyle kapılarına dayanan Ömer’i, ev halkı sağlam bir inanç ve güçlü bir iradeyle karşıladı. İçeriden gelen sesleri sormuştu Ömer. Nihayetinde Hazreti Saîd’in ve kardeşi Fatıma’nın Müslüman olduğunu öğrenince küplere bindi. Onları tartakladı. Ciddi bir problemdi bu Ömer için ama geliş maksadının aksine yavaş yavaş kalbini yumuşatan bir kapı olmuştu burası. Hazreti Saîd, sabırlı idi. Ömer’in sorularına tatmin edici cevaplar vermiş ve sonunda onu Kur’an-ı Kerim’i dinlemeye razı etmişti.
Yıllar sonra Hazreti Ömer vefat ettiğinde, Hazreti Saîd ağlıyordu. Nedeni sorulunca “İslam için ağlıyorum. Ömer’in şehadeti İslam’da açılan bir gediktir. Bu gedik kıyamete kadar kapanmayacaktır.” diyerek o büyük insanın nezdindeki değerini kelimelere dökmüştü.
Mazlumların Yardımcısıydı
Medine’ye, eşiyle birlikte hicret etti ve sonrasında hep peygamberimizin çevresinde bulunmaya çalıştı. Bedir’e katılamadı. O sırada, kervan hakkında bilgi toplamak üzere görevlendirilmişti. Yine de kendisine ganimetten pay verildi. Gördüğü hizmete karşılık tam hicret sevabı alacağıyla müjdelendi. Efendimizin vefatından sonra da büyük hizmetlerde bulundu. Haksızlıklar karşısında her zaman dik durdu. Kûfe’de Hazreti Ali ve sahabe efendilerimiz hakkında ileri geri konuşan birini uyarmış, “bir sahabenin Allah resulünün küçük bir hizmetini görürken yüzünün tozlanmasının, sonradan gelenlerin Hazreti Nuh kadar yaşayıp güzel işler yapmasından daha hayırlı olduğunu” rivayet etmişti. Yermük’te tüm cesaretiyle atına atlayıp “Cesaret ve kahramanlık insana dünyada şeref, ahirette rahmet bahşeder. İkisini birden kazanmaya çalışalım.” diye haykırmıştı.
Son yıllarını Medine yakınlarında ziraatla uğraşarak geçiren Saîd b. Zeyd, 671 senesinde vefat etti. Cenaze işleriyle komşusu Sa’d b. Ebû Vakkâs ilgilendi ve cenaze namazını Abdullah b. Ömer kıldırdı. Nihayet ebedi istirahatgâhı olan Cennetü’l-bakî’ye defnedildi.