İncinsen de İncitme!

Kırıcı sözlerin ağızdan çıkmasıyla başlayan tahribat, telafisi zor izler bırakır. Bu tür sözler, duygusal yaralara ve kalıcı hasarlara neden olabilir. Söylediklerimizin etkilerini onarmak güçtür; bu nedenle en iyisi baştan önlem almak, kelimeleri tartarak konuşmaktır.

Dr. Figen es

Mehmet Akar, İkram’da, Bediüzzaman Said Nursi’nin davranışlarından bahsederken bir hadise aktarır. Üstat Hazretleri bir gün, tefekkür ve tenezzüh için Emirdağ’daki meskeninden ayrılır. Bunu fırsat bilen talebesi Ceylan Çalışkan da hazır o yokken evi temizlemek ister. Köşe bucak süpürüp silerken duvarlardan birine yaslanmış hâlde pek çok yanık floresan lambası görür. Artık işe yaramayacaklarını düşünerek lambaları kırar ve çöpe atar. Bediüzzaman Hazretleri geri gelip floresanlar çöpün içinde görünce kendini tutamayıp “Ceylan, sen ne yaptın?” der. Söz konusu satırları yıllar evvel okuduğumda, “Allah Allah!” demiştim, “Üstat neden eski floresanların atılmasına tepki vermiş ki?” Tabi kitabın sonunu beklemeden! Üstadın Ceylan ağabeyin sorusu üzerine vereceği cevap baş döndürücüydü çünkü: “Kırmaya alışma!”

Bir başka hatıra da şu: Bediüzzaman’ın hanesine baskın yapan polisler, evde bir poşet yumurta kabuğu bulur. Kabukların ortak özelliği, sadece uç kısımlarının kırılmış olmasıdır. Şaşkın şaşkın bakan memurlar daha sonra işin sebebini anlar. Çünkü Üstat, yumurtaların akını ve sarısını kabuğun üst kısmından küçük bir delik açmak suretiyle akıtırmış. Kabuğun tamamına zarar vermek istemezmiş. Üstelik kırk gün de saklarmış o kabukları. Kim bilir, belki de kabuklarla bile vermek istediği bir mesaj vardır.

Hucurât suresinin on ikinci ayetinde Cenabıhak, “Ey iman edenler! Zandan çok sakının. Çünkü zanların bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizli hâllerini araştırmayın. Kiminiz kiminizi gıybet etmesin. Hiç sizden biriniz, ölmüş kardeşinin cesedini dişlemekten hoşlanır mı? İşte bundan hemen tiksindiniz! Öyleyse Allah’ın azabından korkun da bu çirkin işten kendinizi koruyun. Allah tevvabdır, rahîmdir.” buyurur. Oysa biz bu konuda ne kadar da meraklıyız, değil mi?

Kalp kırmak, Kâbe’yi yerle yeksan etmekten daha kötüdür. Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri, “Hiç kimseye hor bakma/ İncitme, gönül yıkma!” diyor. Farklı iki reçeteyi de Alvarlı Muhemmed Lütfi Efendi Hazretlerinin şiirlerinde buluyoruz: “Sakın incitme bir canı / Yıkarsın arş-ı Rahman’ı” ve “Aşık der inci tenden / İncinme incitenden / Kemalde noksan imiş / İncinen incitenden”

İyisi mi biz, kırılsak da kırmayalım. Kırsalar da kırılmayalım. Üslubumuzu bozmadan yolumuza devam edelim.

Haber bültenine abone olun.

En son haberler, teklifler ve özel duyurulardan haberdar olmak için.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu yazınız
Lütfen isminizi yazın

Bu hafta en çok okunanlar